28 Ağustos 2012 Salı

Her tev-i afitab - 2

Haftasonu, doğanın göbeğinde, ağaçlarla örtülü, mis gibi temiz havanın olduğu, göl manzaralı Ç.Ü. Balcalı kampüsünde ders çalışırken, gözüme takılan bazı konuları yazmazsam edemeyeceğim, ediyordum uzun zamandır fakat, yazayım, öyle edeyim istedim'e devam;

İki; Doğadasınız, doğal ortamınızdasınız ancak elinizdeki teneke kutular, pet şişeler, pipetler, mecmualar, kontör kartınız falan filan bir dolu ıvır zıvır doğal mı ki işiniz biter bitmez doğaya terk ediyorsunuz. Konudaki ilginç kısım ise haftasonu göl manzarasını görmeye gelen az miktarda insan hariç kalan herkes üniversite öğrencisi, yani okumuş, vatana millete hayırlı olması beklenen, saygılı ve düşünceli insanlar olması, he tabi tabi, az önce saydıklarımdan, üniversite öğrencisi maddesi hariç kalanı neredeyse hiçbirinde yok... Doğal bir ortamı (tabiri gayet caiz) çöplük haline getirmişler ki adım başı çöp kovaları var. Sırf "geyik" olsun diye ağaçlara bez, poşet, teneke kutu, plastik kutu gibi şeyleri bağlayıp takıştırarak sözümona dilek ağaçlarıyla dalga geçiyorlar -da, ağacın kabahati ne ? Zihni çöp olan insan çöplük içerisinde yaşamayı kabullenecektir elbet. Medeniyet seviyemiz; ne siz sorun ne de ben söyleyeyim, ya da durun en güzeli şöyle diyeyim "bilmem !" ?...

27 Ağustos 2012 Pazartesi

Beyaz Yalanlar...

Külliyen yalan, hele bir de "beyaz yalanlar bunlar, Allah günah yazmaz !" demiyorlar mı, yok öyle bir şey. Yalan yalandır, beyazı, sarısı, turuncusu, mavisi olmaz, eğer böyle bir kategorizasyon varsa en azından her renk yalanın da belli bir levelde günah sayılması gerekmez mi, gerekir gibi geliyor bana ?
Bir de verilen örneklere bakınca; "sen şöyle şöyle yap, kocana şöyle şöyle de" veya "yahu sen bildiğini yap, hanımına da 'seni düşündüğüm için yaptım' de" gibisinden, aslında iyi niyetliymiş gibi görünen ama insanlara yalan söylemenin iyi birşey olduğu hissini aşılayan hatalı öğütler olduğu gayet net anlaşılıyor. Üstelik zamanla bu insanlarda beyaz yalan derinliği giderek artarak kırmızı yalan, oradan turuncu yalan derken sarı yalan, yeşil, mavi, mor ve nihayetinde siyah yalanlar'a doğru genişleyebilme olasılığı da var.

Derken bu yalan öğütlerini veren (yalan konusunda 10. dan siyah kemer sahibi) kişilere bakınca da, hayatlarının her noktasındaki insanlara gayet rahatlıkla (renk ayrımı yapmaksızın) her türlü yalanı söyleyebildikleri gayet açık bir şekilde görülüyor; çocuklarına, eşine, çalışma arkadaşlarına... üstelik eşine ve bazı arkadaşlarına olmasa da, çocuklarına ve diğer bazı arkadaşlarına da beyaz yalan söyleme yetisini aşılıyorlar, isteyerek veya istemeyerek yapıyorlar bunu ama oluyor...

Esas olay şimdi başlıyor; bir gün, beyaz yalan ile ilgili salık verdiği kişilerden birisi kendisine böylesine beyaz bir yalan söylediğinde dünyanın en adi, en kalitesiz insanı oluyor ve Allah'a havale ediyor direkt olarak. E durum böyle olunca da insanın sorası geliyor, sen salık verirken beyaz yalanı, sen söylerken iyiydi de sana söylenince neden kabahat oldu ? yanıtın içerisinde yalan olabileceğinden en iyisi dinlememek değil mi ?

Velhasıl kelam; beyaz, mavi, patlıcan moruna çalan lacivert veya kristal falan farketmez, önemli olan devamında ne olduğu, yani "yalan" mı yoksa "doğru" mu söylendiği. Ben, bu beyaz yalanlardan birisiyle kandırıldıktan sonra gerçeği öğrendiğimde, hem gizlenen gerçeğe sinirlenir hem de yalan söylenmesine sinirlenirim, bu durumda 2 kat sinirlenirim ve belki de affedeceğim acı gerçeği, beyaz yalan söylendiği ve örtbas edilmeye çalışıldığı için ve aptal yerine konduğum için affetmem ayrıca beyaz yalanı söyleyen kişiye de bir daha güvenemem...

Neyse, burada durayım.